5 Ekim 2016 Çarşamba



AKHİSARA BU OTU ALMAYA GİTTİĞİMDE GÖRDÜKLERİMİ VE BU OTU NASIL TEMİN EDEBİLECEĞİNİZİ BURDA SİZE DETAYLI BİR ŞEKİLDE  ANLATACAĞIM


Babam Multipl Miyelom(Kemik iliği kanseri)  hastası. Bel ağrıları ile başladı, kan tahlilleri yaptırınca doktorlar kan değerlerinden şüphelenip daha geniş tahliller istediler. Kemik iliğinden numune alınıp patolojiye, ardından Pet çektirdik ve teşhis kondu,kısaca bu şekil. Otu 30 ağustos 2016 da Manisa Akhisara giderek aldım ve kullanıyoruz. Amcanın dediği bu otun bütün kanserlere iyi geldiği.


Lütfi ve Hasan amca hastanızı Akhisar'a götürmeden otu vermiyor. Hastanız gelemiyecek durumda ise kendisiyle görüşürsünüz gelin derse gidersiniz. (Telefonları:0539 7653069 - 0536 3930311) Yalnız Akhisar merkezde Seyit Ahmet türbesine giderseniz(navigasyonla veya kime sorarsanız gösterirler), türbeye 200 metre kala kahvehaneler var, orda otu bilmiyen yok onlara sorarsanız size otu gösterirler. Kahvehanedede 10-20 tl torbasını veriyorlar (gönlünüzden ne koparsa diyorlar). Mahalle muhtarınada ulaşabilirsiniz (tel:0539 7191556). Türbeye giderseniz bi taksici çağırıyorlar(taksicinin tel:0536 9717271) 50-60 tl para alarak sizi otun yetiştiği yere götürüyor (3-4 kişiyseniz taksi parasını bölüşüyorsunuz), istediğiniz kadar topluyorsunuz. Biraz ticarete dökmüşler. (Ben Akhisara gittiğimde otu bayabi çok topladım kuruttum, birçok kişiyede verdim, ama bende ot kalmadı,sizde varmı diyenler oluyor). Lütfi amcanın kaldığı yeri sorarsanız gösterirler, Lütfi amca 3-4 haftalık kullanılacak  otu ücretsiz veriyor. (Verdiğim telefonlara kimse çıkmıyor diyorlar, ben bütün telefonlarla görüşüyordum bir hafta öncesine kadar, arayan çok sanırım kapatmış olabilirler bilgim yok.)(Otu aktarcılar bilmiyor, ben burda 4-5 aktarcıya sordum bilmiyorlar).



Otu 31 ağustos 2016'da aralıksız kullanmaya başladık, hastamızda gözle görülür büyük değişmeler, iyileşmeler var. Bel ağrılarından duramayan doğrulamayan,  omuzları, bacakları ağrıyan ve yataktan ağrı kesici, kas gevşeltici iğne vurulmadan doğrulamayan babam şimdi kendi kalkıp tuvaletine gidiyor, yürüyebiliyor, kendini iyi hissettiğini söylüyor. Morali çok düzeldi.(iyileşmenin bilimsel kanıtı tahlillerle ispat edilirse, babamda  görsel gördüğüm bir aylık gelişmeyi adım adım yazacağım). Tabi bu hastalığa bağlı olarak beldeki kemik içerisinde L2 de boşalma olmuş. Şu şekil dedi doktoru. Ağaç kurdu ağacın içini yer sonra oraya bastırınca çökerya aynı o şekil, L2 de bi çökme olmuş. Onun için bir ağrısı var tabiki belinde. O boşluğu çimento ile dolduracağız dedi doktorlar ama şimdi değil. Şimdilik hap olarak ağrı kesici(02.ekime kadar - sabah akşam içtiğimiz ağrı kesiciyi bugün itibariyle 1'e düşürdük, bazen kabızlık bazen ishal olabiliyor, kemoterapidenmi bilmiyorum,bana bu otu kullanma ,kemotapiyi etki ettirmez, doktor bilgisi olmadan yapma birçok kişi birçok şey söyledi ama ben doğru olduğunu hissettiğim şeyi yaptım. Çok kişiyi dinlemek bu konularda kafayı karıştırıyor) ve kendi ilaçlarını alıyor, bitaraftanda Kemoterapi alıyoruz(doktoru bilmiyor otu kullandığımızı tabiki, onlar karşı ota) ama otu kesinlikle devam edeceğiz en az 3 ay (bu ot bizde kemoterapiyle birlikte almada herhangi bir yan etki oluşturmadı), Akhisara gittiğimde bu otu sağlıklısı hastası herkez içiyormuş, çünki harhangi bir yan etkisi olmadığı gibi oluşabilecek kanser tümörlerinide engelliyor dediler. Gelişmeler oldukça buraya yazacağım. Kullanmanızı kesinlikle tavsiye ederim, otun herhangi bir yan etkisi yok, biraz şişkinlik ve kabızlık yapabiliyor ilk günlerde,15 gün sonra onlarda kalmıyor. Otun içimi biraz acı tabiki. 




Bu ot bulunduğum yer olan Kocaeli *Gebze de aynısı var ve bir çok yerde olduğunu duydum. Bana yakın olanlar bulunduğum yerden toplamak isterse otu gösterebilirim toplarlar (ücret soruyorlar kardeşim bu işin ücreti mücreti yok). Aslen Burdur'luyum ve Burdur'a izne gittiğimde ordada bu otu gördüm. *Ankara,*Antalya,*Aydın,*Fetiye,İzmir(Foça),Bilecik,*Burdur,Bodrum,*Hatay,*Mersin,Manisa,Muğla ve Amonos dağları eteklerindede bu ot var. Birçok kişiyle temas halindeyim. Kendimizde burda bulduğumuz ottan kaynatıp kullanıyoruz. Ot yapışkan topladığınız zaman elinizde katransı bir reçine bırakıyor. Kendine has aromatik bir kokusu var.(otun benzerleri var dikkat edin) Bulunduğunuz yerde bu ottan varsa otun fotoğraflarını bana ulaştırırsanız(ulaştıranlar oluyor sürekli) Whatsapptan yakın çekim olması lazım yalnız, aynı ot olup olmadığını söyliyebilirim. 


Otun Temmuz, Ağustos aylarında yapışkanlığı daha fazla olduğunu (belkide sıcaktan) söylüyorlar, ama ben Hasan amcayla görüştüm çiçek açtığında da (eylül - ekim ayı) kullanılabileceğini hatta daha etkili olduğunu, yalnız çiçeği tüycükler bıraktığı için uçarak evinizin duvarlarına yapışır ve badana yapmak durumunda kalırsınız demişti (Otun sırrı yapışkanlığında, yaprak ve dallarındaki reçinede sanırım).


Otu nasıl bulabilirim diye soranlar var, olduğunuz yerde araştırın fotoğraflar çok açık ve net, otun tarifini yaptım. Bulunduğunuz yerde varsa kurutup kullanabilirsiniz veya Akhisara gidip bizzat alıp geleceksiniz. Bazıları hayırseverler otu kargo ile göndermişler zamanında, ama polis sizi esrar kaçakçılığından tutuklarım deyince onlarda kargo ile gönderim işini bırakmışlar. Yukarda yazıda var Akhisarda nereye giderseniz otu bulabileceğiniz.



LÜTFEN BU OTU YAYGINLAŞTIRALIM YALNIZ ALLAH RIZASI İÇİN AMA, KİMSEDEN HİÇ BİR ŞEKİLDE ÜCRET TALEP ETMİYELİM. ŞARLATANLAR ÇOK. (Akhisarda ot kalmadı, artık toplama zamanı geçti, bende ot var 200-300TL'ye veririm diyenlere pirim vermeyin lütfen. Bugün(2 ekim) görüştüğüm bir arkadaş, Hasan amcayla görüşmüş, sağlık bakanlığından gelmişler otu yasaklamışlar, Ot Akhisarda karaborsaya düşmüş demetini 25 tl veriyorlarmış dedi.)

2 ay sonra tahlil sonuçlar çıktıktan (Pet ancak 3 ayda bir çekilebiliyor, yüksek radyasyon aldığı için) sonra burada verileri ve tahlil sonuçlarını yayınlıyacağım (olumlu veya olumsuz).


Hastanız tamamen iyileştimi diyorsunuz,(önceki yorumumda bir ay sonra yorum yapacağım demiştim ama) dediğim gibi 3 ay sonra pet ve kemik iliğinden tekrar örnek aldıktan sonra size kesin bir sonuç söyliyebilirim ancak. Görsel olarak iyileşme olduğunu yukarda yazdım zaten. Hasan amca ot 21 günde etkisini gösterir diyor, göstermemişse demekki fayda vermiyecektir diyor. Bu hastalıkta moral (tevekkül) çok önemli tabiki. Aşağıda videosunu yükledim kısa bir video izlersiniz. Videolarda otun resmide görünmekte.

Bir-iki yaşında çocuklar için bu otu nasıl kullanabiliriz diye soranlar var, bu konuda inanın bilgim yok,keşke yardımcı olabilsem, otu nasıl kullanabilirler, çocuğa nasıl içirirler, napmaları gerekir hiç bir fikrim yok.

Bu otu hastalarınız kullandığı gibi sağlıklı kişilerde rahatlıkla kullanabilir. Ben kendimde kullanıyorum.



Eğer burda bahsettiğim veya etmediğim kafanıza takılan sorularınız olursa yorum kısmına yazabilir veya beni arayıp, mesajla ve Whatsapp tan da bana ulaşabilirsiniz. Gelen sorulara göre günlük güncelleme yapıyorum. Sorabileceğiniz bütün sorulara burada cevap vermeye çalıştım.

Müsait olmadığım zamanlarda telefonlara cevap veremiyorum, ama mutlaka mesaj ile olsada geri dönüş yapıyorum. Dün saydım mesela 90 kişi aramış, bu her geçengün artarak devam ediyor, herkeze aynı cevapları verdiğim için böyle bir site yapmayı uygun gördüm, anlayışınız için teşekkürler.


OTUN RESİMLERİ: Otun ismi YAPIŞKAN ANDUZ OTU



















Taze,yeni kurumuşlarda otun rengi birazdaha açık oluyor







      ..Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu  diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur..Maide-32 

KANSER OTU NASIL DEMLENİR (yapılışı)


Topladığımız otları gölgede kurutun. Kuruyunca(tahmini 2-3 günde kurur) çay gibi ufalayın dalları ve yaprakları ile birlikte harmanlayın. Günlük olarak ince belli çay bardağına doldurun. (1 bardak,yaklaşık 10gr, 1 günlük ölçektir, resimlerde miktar var). 1,5 litre soğuk suyu tencereye koyun, içerisine bir bardak otu atın, kaynamaya başladığı andan itibaren (kaynattığınız kabın kapağı olursa iyi olur, buharlaşan otun yağı tekrar kaynattığınız kabın içerisinde kalsın), 5 ila 10 dakika kadar daha kaynatın. Sonra ateşten alıp demlemeye soğumaya bırakın(10-20 dakika kadar dallar içerinde kalsın ve bir cam kaba süzün).Soğuyunca 1 günlük içeceğiniz otu elde etmiş oluyorsunuz (24 saat içerisinde kaynattığınız otun suyunu tüketiniz, ertesi gün aynı işlemi tekrar yapacaksınız). Bu suyu 30 gün boyunca aralıksız için, şu ana kadar yan etkisi olduğunu söyleyen olmadı, ama karar sizin.  Ot hafif kokulu ve acımsıdır, biraz gaz ve şişkinlik yapabilir (bir bardak içtikten sonra acılığını gidermek için üzüm,mandalina,elma gibi birşeyler yerseniz arkasından iyi oluyor). Biz otu 1 aydan sonra 1lt düşürdük. İsterseniz içerisine saf hakiki bal(şekersiz) karıştırarakta içebilirsiniz. Ayrıca otu bulanlar yaş ikende demliyebilir, yalnız şuna dikkat etmeleri gerekiyor. Yaş iken kaynattığınız su 24 saat dayanmadığı için oranlarını düşürerek günde 2-3 kez demliyip taze taze kullanırsınız (mesela yarım litre suya 3 de 1 oranında ot gibi).(otları kesinlikle yıkamayın, kaynatmadan önce üzerinden su döküp tozunu alabilirsiniz belki),(Hastanız idrara çok çıkartıyorsa gündüz tüketin 8'den 8'e gibi mesela) Lütfi amcanın değimiyle 31 yıldır bu ot insanlara şifa oluyor.. 
ALLAH’IN ŞAFİ İSMİYLE İNŞAALLAH ŞİFA BULLURSUNUZ...

*Bu tedavi boyunca şeker ve şekerden üretilen ürünleri yemiyecek
  (kavun karpuz gibi doğal olanlar yenebiliyor).
*Sigara içmeyecek.
*Yağsız ve tuzsuz haşlanmış et yiyecek (yağlı et yemiyor).



Sizden ricam bu otu kullandıktan, hastanızda iyileşmeyi gördükten sonra, tahlilleri tekrar yaptırın ve bu sonuçları (lütfen öncesi ve sonrası tahlilleri) bana ulaştırın (mail veya whatsApp) ki başka kanser hastalarının iyileşmesinde referans olalım. Benim hastam şifa buldu gerisi beni ilgilendirmez düşüncesinde olmayalım. Amacımız sadece Allah rızası için hiçbir ücret talep etmeden bütün kanser hastalarımızın şifa bulmasına birlikte vesile olalım inşaAllah (Alacağınız dualar hiçbir ücrete değişilmez). Sonuçları isimleri deşifre etmeden burda yayınlıyalım.



Peygamberimizin(s.a.) hastalarınızı ziyaret edin diye emri var. Biz ziyaretten de öteye giderek hastaların şifa bulmasına yardım edelim. Bir evde bir hasta varsa o evin tamamı hastadır. O evdeki hasta eğer şifa bulursa o evin tamamı şifa bulmuş olur. Herkes huzura kavuşur. Biz sadece bir kişinin gönlünü almış olmayız. Onun etrafındakilerin de huzurunu sağlamış oluruz. 





Hastalıkların ardındaki gizli hikmetler


Geleceği için yaptığı planların her zaman kendi tasarladığı şekilde gelişmesini bekleyen, başka ihtimallari hiç göz önünde bulundurmayan bir kişiyi düşünelim. Bir hastalıkta veya bir kazada bu düşüncedeki kişinin bir anda tüm yaşamı alt üst olacaktır. Çünkü yaptığı planlar içinde bu kişi hastalık veya kaza gibi bir olaya hiç yer vermemiştir. Hatta birçoğu, sağlıklı bir bedene sahipken -her gün binlerce kişinin başına gelebilen- bu tarz olaylarla karşı karşıya gelebileceğini düşünmemiştir bile.

Bu gibi kişiler böyle bir durum oluştuğunda hemen isyankar bir tutum içine girebilirler. "Niye benim başıma böyle bir olay geldi?" gibi düşüncelerle kader gerçeğine son derece ters bir davranış gösterebilirler. Bu yanlış mantıkla hareket eden, din ahlakından uzak yaşayan insanlar için bir hastalık veya kaza anında tevekkül etmek ya da karşılaştıkları olaya hayır gözüyle bakmak mümkün değildir.
Oysa insan birçok acizlikle yaratılmıştır. Çok çabuk hasta olabilmekte, küçük bir virüsün etkisiyle günlerce yatakta kalabilmektedir. Kanser, sarılık, tifo gibi hastalıklara oranla "basit" olarak nitelendirilecek bir hastalık olan grip bile, bir insanın vücut direncinin ciddi anlamda güçsüz kalmasına neden olabilmektedir.

Hastalığa Neden Olan Virüsleri de Hastalığı İyileştiren İlaçları da Allah Yaratır

Kader gerçeğini kavrayamamış olan insanlar, başlarına gelen hastalığın sebebi olarak yalnızca virüsleri veya mikropları görürler. Yine aynı şekilde bir trafik kazası geçirdiklerinde, bunun tek sebebinin kötü araba kullanan bir insan olduğunu zannederler. Halbuki gerçek böyle değildir. Hastalığa sebep olan her mikroorganizma veya insana zarar veren her araç, her insan Allah'ın sebep olarak yarattığı varlıklardır. Ve bu varlıkların hiçbiri başıboş değildir; tümü Allah'ın kontrolü ile hareket etmektedirler. Eğer bir virüs yüzünden bir insan ağır bir hastalığa yakalanıyorsa, bu, Allah'ın bilgisi dahilindedir. Eğer bir araba bir insana çarpıp onu sakat bırakıyorsa, bu da Allah'ın yarattığı kadere tabi bir olaydır. Hastalığı meydana getiren Allah'tır, tedaviyi yapan doktoru yaratan, ona bildiklerini öğreten, ilacı yaratan, yutulmasını sağlayan ve şifaya vesile eden Allah'tır.

Bir insan ne yaparsa yapsın bunları değiştiremez; kaderinden tek bir anı bile çekip çıkaramaz. Çünkü kader bir bütün olarak yaratılır. Ve sonsuz kudret sahibi Allah'a teslim olan, O'nun sonsuz aklına ve rahmetine güvenip dayanan insan için hastalık da, kaza da, musibet gibi görünen olaylar da sonu hayırla bitecek geçici imtihanlardır.

Önemli olan, Allah'a iman eden, O'nun yaratmış olduğu kadere teslim olan insanların bu tür zorluk ve hastalık anlarında gösterecekleri güzel ahlaktır.

İman eden bir insan hastalandığında, şifa için Allah’a dua eder. Bu duanın devamı ve fiili bir şekli olarak doktora gider. İlaç kullanmaya başlar ancak kesinlikle şifanın Allah’tan geldiğini unutmaz. Allah Kuran’da bu gerçeği Hz. İbrahim'in şu sözleriyle bildirmiştir:

"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; bana yediren ve içiren O'dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur." (Şuara Suresi, 78-81)

İlaç etki etse de etmese de iman edenler bunda bir hayır olduğunu bilirler. İlaç etki etmiyor ve kişinin hastalığı iyileşmiyor gibi görünebilir ama o kişi Allah'a olan imanı, tevekkülü ve güzel ahlakı nedeniyle cennete gidiyor olabilir. Veya ilaç hemen etki edip bir kişi iyileşebilir ama bu kişi de cehenneme gidiyor olabilir.

Allah ilacı hastalıkların iyileşmesi için bir sebep olarak yaratır. Bir ilaç aynı titizlikle uygulandığı, aynı yöntemler kullanıldığı halde, aynı hastalığa yakalanmış kişilerden birine etki edip, diğerine etki etmeyebilmektedir. Bu, ilacın sadece bir sebep olduğuna delildir. Hastalığı iyileştiren ilaç olsa aynı tedaviyi aynı şekilde uygulayan hastaların tümünün iyileşmesi gerekirdi.

Hastalıklar ve kazalar, müminlerin sabırlarını ve ahlaklarının güzelliğini gösterebilecekleri ve Allah'a yakınlaşmak için kullanacakları çok önemli fırsatlardır. Allah Kuran'da zorluklar karşısında gösterilecek sabrın önemini anlatırken hastalık dönemini de belirtmiştir:

… iyilik, Allah'a ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)

Hastalıklar Allah'a Yakınlaşmaya Vesiledir

Fiziksel bir rahatsızlıkla karşılaşan insanın güzel ahlak göstermek için bütün bunların birer imtihan olduğunu; hastalığı da şifayı da yaratanın sadece Allah olduğunu düşünmesi gerekir. Eğer kişi hastalığındaki veya uğradığı kazadaki hayırları ve hikmetleri düşünürse, bunları o an için göremese bile sabır gösterirse –Allah'ın izniyle- karşılaştığı zorluktan hem dünyada hem de ahirette çok karlı çıkar. Dünyada geçici bir zorluk yaşayabilir ama, Allah'ın izniyle ahirette Rabbimiz'e içten teslim olmuş olmanın sonsuz güzelliği ile mükafatlandırılır.

Hastalıklardaki Bazı Hikmetler

-Hastalık insana acizliğini ve Allah'a muhtaç olduğunu hatırlatır. Mikroskobik bir virüsün kendi bedeni üzerinde meydana getirdiği zayıflığa engel olamayan insan, böyle anlarda acizliğini ve Allah'a ne kadar muhtaç bir durumda olduğunu çok daha iyi kavrar.

-Hastalıkla birlikte sağlıklı olmanın Allah'ın bir lütfu ve nimeti olduğu daha iyi anlaşılır. Uzun süre hasta olmayan, dolayısıyla bir rahatsızlık, ağrı ya da acı hissetmeyen insan bu duruma alışır. Ama ani bir hastalık ile karşılaştığında aslında sağlıklı olmanın Allah'ın bir lütfu olduğunun farkına varır.

-İnsan ciddi bir hastalıkta dünyanın geçiciliğini, ölümü ve ahireti daha çok düşünür hale gelebilir. Bazı insanlar hayati önemi olan bir hastalığa yakalandıklarında ya da bir uzuvlarını kaybettiklerinde bunu kendileri için kötü bir olay olarak değerlendirebilirler. Oysa belki de bu kişinin hastalığı dert olarak, bela olarak değil, ahirette kurtuluş bulması ve yalnızca Allah'a yönelmesi için bir vesile olarak kendisine verilmiş olabilir.

-İnsanın Allah'a olan duası ve yakınlığı artar. Ciddi bir hastalığın vücut üzerindeki belirtileri arttıkça birçok insan düşünmekten kaçtığı ölümü düşünmeye başlar ve bu durumda kişi tüm samimiyetiyle Allah'a dua ederek sağlıklı bir hale gelmeyi ister.

- Hastalığı öncesinde Allah'a tam olarak teslim olmamış bir kişi belki hastalığı sayesinde bu güzel özellikleri kazanabilir; geçici dünya hayatındaki kısa süreli sıkıntılarının karşılığında sonsuz cennet hayatının nimetlerine kavuşmayı umabilir.

Allah dilerse insan hiçbir zaman hasta olmaz, ağrı duymaz veya acı çekmezdi. Ama eğer insan böyle bir zorlukla karşılaşırsa da, bilmelidir ki bu zorluğu yaşamasının, hem dünyanın geçiciliğini hem de Allah'ın sonsuz gücünü anlayabilmesi açısından pek çok hikmeti vardır.
Unutulmamalıdır ki, bu gerçeği kalben kavrayabilmek ve asıl olarak böyle bir olayla karşılaştığında güzel ahlak gösterebilmek çok önemlidir.

Herşey Kader Üzerine Yaratıldı 

İnsanın gözlerini dünyaya açtığı andan itibaren karşılaştığı her olayı, duyduğu her sözü, muhatap olduğu her detayı yaratan Allah'tır. Allah sonsuz kuvvet, sonsuz akıl, sonsuz adalet ve sonsuz hikmet sahibidir. "Hiç süphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık" ayetiyle de bildirildiği gibi Allah'ın herşeyi belirli bir plan ve hikmet doğrultusunda yaratmaktadır. (Kamer Suresi, 49) Allah'ın bu sonsuz güç ve üstünlüğüne karşılık insan ise son derece sınırlı ve aciz bir varlıktır. Hayatta kalabilmek için Allah'ın kendisine imkan tanımasına ve nimet vermesine muptaçtır. Aklı ve anlayışı, ancak Allah'ın kendisine öğrettiği kadarını kavramaya yeterlidir. Bu durumda Allah'ın sonsuz aklına ve sonsuz hikmetlerle dolu yaratışına teslim olmak insan için büyük bir ihtiyaçtır. Her yaşadığı olayda Allah'ın tüm evrenin ve tüm varlıkların hakimi olduğunu bilecek, kendisinin göremediği, bilemediği olayları Allah'ın görüp bildiğini, kendisinin duyamadığı sesleri O'nun duyduğunu, yine kendisinin habersiz olduğu geçmişteki ve gelecekteki tüm gelişmeleri O'nun bildiğini düşünecek ve böylece de Allah'ın her olayı olabilecek en hikmetli ve en hayırlı şekilde yarattığını görecektir. Bu gerçeğe iman etmek de ona, hayatın her anına şükredebilmeyi bilen üstün bir ahlak kazandıracaktır. Bir başka şekilde ifade edecek olursak, insan yaşadığı bu iman ile duyduğu her sese, gördüğü her görüntüye, yaşadığı her olaya, kısacası hayatın her anına "hayır gözüyle bakacak" ve böylece hayatı en gerçek ve en doğru şekilde yorumlayabilmiş olacaktır. 

Ve ayette "...Biz ona yolu gösterdik; (artık o) ya şükredici olur ya da nankör." (İnsan Suresi, 3) sözleriyle ifade edilen seçenekler arasında doğrusunu seçerek, yaşamın en hayırlı sonucunu alacak ve Allah'ın izniyle en hayırlı hayat olan sonsuz cennet hayatına kavuşacaktır. 

Tevekkül ve Samimiyet

Olayları hayra yormak aslında toplumun büyük çoğunluğunun aşina olduğu bir deyimdir. İnsanların pekçoğu günlük hayatlarında sık sık "vardır bir hayır" ya da "hayırdır inşallah" gibi sözler kullanırlar. Ancak bu kullanım genellikle ya ağız alışkanlığından ya da bu sözlerin halk arasında gelenekselleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa bu insanların büyük çoğunluğu hayra yormanın gerçek anlamda ne ifade ettiğinin ya da bu anlayışın günlük hayata nasıl aktarılacağının bilincinde değildir. Hatta, kimileri bu sözün bir deyimin ötesinde yaşama geçirilebilecek nitelikte bir anlam taşıyabileceğinin bile farkında değildir. 

Oysa insanın iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz gibi görünün tüm olayları her ne olursa olsun mutlaka hayra yorması, Allah'a karşı duyulan samimi imandan kaynaklanan önemli bir ahlak özelliği ve yine imanın getirdiği bir yaşam şeklidir. Ve bu gerçeğin farkına varmak dainsana dünyada ve ahirette tüm nimetlerin kapısını açan, kişinin hayatına huzur ve esenlik getiren önemli bir konudur. 

Müminler her olayı en ince detayına kadar Allah'ın yarattığını ve hepsinin kaderde önceden takdir edilmiş olaylar olduğunu bilerek, büyük bir teslimiyet içerisinde yaşarlar. Elbette inananlar da yaşamları boyunca pek çok ve çeşitli imtihanlarla karşılaşırlar. Ama asla "keşke şöyle olsaydı ", "böyle yapsaydım daha hayırlı olurdu" gibi sözler söylemez ve böyle kuruntulara kapılmazlar. Olayların özünde belki de hiç bilmeyecekleri bir hikmet ve hayır olduğuna kesin olarak iman ederler. Böylece hoşlarına giteyen, sıkıntılı görünen durumlarda bile son derece huzurlu bir yaşam sürerler.

Dua

Ancak samimiyette çok büyük bir sır gizlidir. Bir insan bir olayın gerçekleşmesini gerçekten samimi olarak çok isteyebilir ve Allah'a bunu çok fazla isteyerek dua edebilir. Ancak duada aranılan samimiyet bu değildir. Buradaki, insanın sadece o istediği şeye odaklandığı ve onu istemede yaşadığı samimiyettir. Duada asıl gereken samimiyet ise, Allah'a karşı duyulan şiddetli samimiyettir. Allah'ı çok sevmek, Allah'a çok güvenmek, Allah'ın sözlerine ve vaadlerine hiç şüphe duymadan inanmak, Allah'ın sonsuz akıllı olduğunu bilmek ve Allah'ın en güzelini yaratacağından kesin emin olmak...

Bir insan Allah'ın sonsuz gücünü, sonsuz aklını, sonsuz sevgisini, sonsuz şefkat ve merhametini, sonsuz lütufkarlığını, sonsuz affediciliğini ve dilediği an dilediği her şeyi hiç sebepsiz yaratabileceğini gereği gibi takdir edebiliyorsa ve tüm bu gerçeklere olan inancında asla şüpheye yer vermiyorsa, işte ancak o zaman bu kimse samimi dua edebilir.

Kuran'da tarif edilen dua, Allah'a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Şimdi Allah'ın sıfatlarını bir düşünelim. O, insana şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen ve işitendir... İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce dahi Allah'tan gizli kalmaz. O halde Allah'tan bir istekte bulunulması için, insanın samimi olarak sadece düşünmesi bile yeter. İşte Allah'a ulaşmak bu denli kolaydır. 

Furkan Suresi'nin 77. Ayetinde, insanlar "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?" ifadesiyle uyarılırlar. Duasız bir hayatın Allah katında herhangi bir değerinin de olamayacağı bu ayette özellikle vurgulanmıştır. İnsan, ancak kulluk bilincinde olduğu sürece Allah katında bir değer kazanabilir. Bu yüzden insanın Allah'a yönelmesi, hataları konusunda Allah'a itirafta bulunması ve sadece Allah'tan yardım dilemesi gerekmektedir. Bunun dışında bir davranış tarzı Allah'a karşı büyüklenmektir ki, Kuran'da bunun cezasının sonsuz cehennem olduğu bildirilir.

Dua'nın çok önemli bir özelliği de, dua eden kişinin tüm samimiyetiyle Allah ile büyük bir bağlantı içinde olmasıdır. Diğer ibadetlerden farklı olarak duanın ne zaman ve nerede yapıldığı, uzunluğu, kısalığı ve içeriği sadece Allah ile dua eden kişi arasındadır. Dolayısıyla üçüncü bir kimse tarafından bilinmesine imkan olmayan dua ibadetinde gösterişe yer yoktur. Bu yüzden dua, güçlü bir karakter ve Allah'a karşı samimiyeti gerektirir ki zaten bunlar müminlerin temel özelliğidir. 

Günümüz toplumlarında dikkat çeken bir gerçek, diğer birçok ibadet gibi duanın da terkedilmiş bir gelenek olarak düşünüldüğüdür. Aslında bu düşüncenin gelişmesinin perde arkasında "Allah'tan bağımsız, kendi kendisine işleyen bir dünya" olabileceği telkini yatmaktadır. İnsanların büyük bir kısmı ister istemez yaşantılarının başlangıcından sonuna kadar tüm olayların kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kontrolünde cereyan eden olaylar olduğunu düşünürler. Bu yüzden de ölümle burun buruna gelmeden ya da çok büyük bir felaketle karşılaşmadan Allah'a dua etme ihtiyacı duymazlar. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. 

Duada temel unsur ihtiyaçların Allah'a duyurulması değil, Allah'a olan kulluk görevinin yerine getirilmesidir. İnsanın duada bu temel unsuru hiçbir zaman gözardı etmemesi gerekir. Zaten dua edilen konunun içeriği tüm yönleriyle Allah'ın bilgisi dahilindedir.

İnsanların tamamı duaya muhtaçtır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Hali vakti yerinde, hayatta tüm istediklerine kavuştuğunu düşünen bir insanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmesi ise son derece hatalıdır. Çünkü bu durumda dua etmenin tek sebebinin dünyevi arzuların tatmini olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa müminler hem dünya hayatları için, hem de ahiretleri için dua ederler.

Öncelikle bilinmelidir ki, DUA, ihtiyacı olan bir kişinin, rahatlamak için Allah'a bu ihtiyaçlarını ardı ardına sıraladığı bir teskin ilacı değildir. Dua, yaşamın geneline yayılacak başlıbaşına bir ibadettir. Peygamberimiz Hz. Muhammed'in tabiriyle "ibadetlerin özüdür."
"Kullarım beni sana soracak olurlarsa muhakkak ki ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse onlar da benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşat olurlar."(Bakara Suresi, 186)

Dua beraberinde tevekkülü de getirir. Dua eden insan, karşısına çıkabilecek zor ya da kolay her türlü durumu, tüm olayları, kainatın Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah'a havale etmiş demektir. Bir problemi çözmenin ya da önlemenin bütün yollarının evrendeki tüm kudretin sahibi olan Allah'a dayandığını bilmek, tüm işleri ona havale etmek ve sadece ona dua etmek, mümin için bir ferahlık ve güven kaynağıdır.


Rabbiniz dedi ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim.Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mümin Suresi, 60)

Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı?Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)

Andolsun, Nuh bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.(Saffat Suresi, 75)

Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez.(A’raf Suresi, 55) (Bu makale  ve yazılarda Harun Yahya eserlerinden yararlanılmıştır.)








Akhisarlı Hasan Amcanın Şifalı Bitkilerle alakalı röportajı

Şifalı bitkinizden bahseder misiniz?
 Bu bitkiyi 1987’de camcı Hacı Ali Lütfü ile yapmaya başladık. Onun apartmanına Süleymanlı’dan bir teyze geliyordu ve bir şeyler anlatıyordu. Anlattığı şey şuydu; Ankara’ya her ay ışın tedavisine gidiyorlarmış. Kadın çok zayıflamış ve hastalığı iyice yayılmış. Bir gün hava almak için köyün dışına çıkmış ve yaşlı, yabancı biri yanına gelip köyün dışında kadın olarak ne işin var demiş. Kadında, dede hastayım hava almak için çıktım. Göğsümden hastayım her ay Ankara’ya tedaviye gidiyorum demiş. Dede de şu otu kaynatıp iç demiş ve kaybolup gitmiş. Kim olduğunu ve ne olduğunu bilmiyoruz. Kadında otu kaynatıp içmiş. İçtikçe sancıları azalmış, kendini daha iyi hissetmiş. 1 ay sonra Ankara’ya gitmişler ve göğsündeki kanserden eser kalmamış. İşte bu teyze Hacı Lütfü’nün apartmanına geliyordu. Orada bunları anlatırken Hacı Lütfü kadından otu getirmesini istedi. Kadınla beraber Su Deliğine, Çağlak Boğazına gittik. Aslında her tarafta mevcut olan bir bitkidir. O arada Yel Değirmeninde bir Ahmet abimiz vardı. Çorba içecek durumu yoktu. Boğazının her yerini sarmıştı kanser. Hacı Lütfü’de bu otu kullanmasını söyledi ona. Bir ay kadar bu otu kullandı ve kanseri tamamen kuruttu. Bu olayı kendi gözlerimizle görünce de bunu insanlara ulaştırmalıyız diye düşündük. İşte bu bitkiyi biz 1987’den beri nerde bir hasta varsa onu bulup şifa bulsun diye araştırmaya, ulaştırmaya çalışıyoruz. Kimseden ücret kesinlikle kabul etmiyoruz.
Bir de kremimiz var. O da benim dedemden geliyor. Yanıklara iyi geliyor. Vücudun neresinde yanık olursa olsun bu kremi kullanırsanız iz bırakmıyor. Benim kendi torunumun üstüne kahve döküldü. Daha 5 yaşındaydı. Derilerini kendi elimle soydum. Kremi kullandık. Şimdi ayaklarını uzatıyor, hangisi kahve dökülen taraf anlayamıyorlar. Bunu da dedem bana öğretirken sakın kimseden ücret alma, eğer malzeme alacak durumda değil isen o zaman malzeme aldırtırsın para cebine koymazsın diye vasiyet etti. 1954 yılından beri de bunu ben yapıyorum. Her evde bulunsun, kendileri yapsın diye insanlara tarif ediyorum.
Bitkinin bir adı var mı?
Bu bitki yaban bitkisidir. Herhangi bir adı yok. Çünkü her köyde farklı bir isimle biliniyor. Eğer ilerde ticari herhangi bir durum olursa o zaman bitkiye bir isim konulur.
Bu bitki yetiştirilebiliyor mu?
Biz burada bitkiyi yetiştirmeye çalıştık ama burası onu yaşatmadı. Çünkü tütüncülük yapanların iyi bileceği sarı renkte verem otu vardır. Tütünü sarar ve onu kurutur. Bizim otu da burada çok sevdi ve yaşatmadı, köküyle beraber kuruttu. Fakat yetiştirmenin formülünü araştırdım ve buldum. Formülü de şu; Çaydan damperli kamyonlara çakıl doldurup tarlaya 50-30 cm çakıl dökülecek. Ondan sonra bu bitkileri etraftan toplanıp tohumları alınacak. Tohumları da kumların içine karıştırılacak ve dökülecek. Bu şekilde rahatlıkla bitkiyi yetiştirebiliriz. 
Bitkiyi yaş olarak mı kullanıyorsunuz? Kurutarak mı kullanıyorsunuz?
Kuru olarak kullanıyoruz. Tabi yaş olarak da kullanılabiliyor. Aynı etkiyi veriyor, fark etmiyor ama bu şekilde 24 saat durmuyor. Kestiğimiz zaman hemen kararmaya başlıyor.
Bu otu tek mi kaynatıyorsunuz yoksa içine başka otlarda dahil ediyor musunuz?
Sadece bu otu kaynatıyoruz. İçine başka otlar karıştırmıyoruz.
Nasıl kullanılması gerekiyor?
Bu bitki hakkında biz deneyler yaptık. Ne kadar kullanılacağı, nasıl kaynatılacağı, nasıl içilecek hepsini test ettik. Biz bunları hem bize gelen hastalara anlatıyoruz hem de bitkiyi veriyoruz. Bu bitkinin yan etkisi de yok. Ne kadar çok içilirse içilsin bir zararı olmuyor. Biz günde 1 litre su koyup kaynatıp, bunu 24 saatte içilmesini söylüyoruz. Çünkü biz bir hap içtiğimizde o hapın kaç kilo bitkiden meydana geldiğini bilmiyoruz. Biz bunu doğrudan bitki olarak kullanıyoruz. Bunun kökü ve sapları da dahil her yeri ilaç.
Bu bitkiyi kim toplayıp tedarik ediyor?
Biz burada 3 arkadaşız. Üçümüzde emekliyiz ve burada duruyoruz. Bu zamana kadar kendimiz tedarik ettik. Fakat bundan sonra bu bitkiyi duyan, şifa görenler ve gençler bize yardım etmeye çalışıyor. Genelde pazar günleri toplamaya gidiyoruz. Herkes yardımcı olmak için can atıyor. Şuan hemen hemen 1 sene yetecek kadar bitki toplandı ve kurutuldu.
Bitkiden krem yapmayı düşündünüz mü? Farklı bir şekilde kullanılır mı?
Daha önce bununla ilgili bir köylüden işittim. Nenesi bundan merhem yapıyormuş. Olabileceğine inanıyorum. Biz bunu toplarken tütün ekenler bilir ellerimiz katran oluyor. Zor çıkartıyoruz ellerimizden. Mecburen eldivenle kesip topluyoruz. Neresinden tutarsanız tutun ellerinize yapışıyor. O madde içerisinde olduğuna göre muhakkak yaralara iyi geliyordur diye düşünüyorum. Fakat biz bunun üzerinde durmuyoruz.
Bu bitkiyle ilgili size resmi kurumlarda ya da doktorlardan gelen oldu mu?
Bilgi almaya gelen çok oldu. Eczacı, laboratuvarcı, doktor hemen hemen herkes geldi. Mesela İzmir’den ve İstanbul’dan laboratuvarcılar ottan istediler gönderdik. Ankara’dan eczacılar fakültesi 2 görevli gönderdi. Hocaları tahlil yapmak istiyormuş Bizlerde gerekli malzemeyi onları verdik.  Şuanda malzemeleri göndereli yaklaşık 5-6 ay oldu. Fakat bu bitkinin ilaç olması için 5-6 yıl lazımmış. Uzun araştırmalar yaptıktan sonra ancak ilaç olabilirmiş. Bizim günde 1 litre tüketin dediğimiz miktarı onlar 1 hapa indirecekler. Bu yüzden bitkinin ilaç olmasını çok istiyorum.
Ulusal basında da yer aldınız. Televizyonda yer almak sizi nasıl etkiledi?
3 sene önce Ankara’da bir hastamız şifa bulmuş oda bizi Samanyolu Tv’de Davetsiz Misafir programına anlatmış. Onlarda buraya geldi. Program yaptılar. O an biz düşündük, televizyonda yayınlanınca çok talep olacağını biliyorduk. Olsun dedik yapabildiğimiz kadar yardım ederiz diye düşündük. Çünkü televizyona geçince tüm dünyaya geçmiş oluyoruz. Hacı Lütfü ile üstesinden geliriz dedik. Gün verdik onlara ve gelip programı yaptılar. Hem bitkiyi gösterdik, anlattık hem de kendimizi anlattık. Bizi izleyen herkes bize ulaşmaya çalıştı. İlk önce 30 senedir Amerika’da yaşayan biri telefon açtı, görüştük. Kansermiş kendisi ve artık son evresindeymiş. Hatta konuşamıyordu bile.  Dışarıya göndermemiz mümkün değildi. Çünkü resmi, patentli bir şey değil. Ayrıca imkanımızda yoktu. Manisa’da akrabaları varmış. Bizde gelsin o zaman kendisine verelim dedik.  Geldiler, otu verip Amerika’ya göndermişler. 3 ay sonra yabancı bir numaradan telefon geldi. Tanıyamadım, kim olduğunu sordum. Tanıyamazsın tabi, 3 ay önce Amerika’ya ot gönderdiğim kişiyim. Çok rahat konuşuyorum artık, kanseri sayenizde yendim dedi. Amerika’ya dahi ulaşabildiysek bu o program sayesinde oldu. Böylece daha çok hasta insanlara şifa ulaştırmaya başladık.
Bir örnek daha vereyim; Şuan Akhisar’da bir kızımın göğsünü alacaklardı. İzmir’de gün verdiler. Bu bitkiyi kullandı. Günü geldiğinde İzmir’e gitti. Doktor tekrar kontrol etmiş ve tamamen hastalığı geçmiş. Hiçbir şey kalmamış. Akhisar’ımızda bu şekilde iyileşen çok insan var. Bu anlattığım kişi çok yakınımız olduğu için anlattım. Biz 3 seneden beri çok şeylerle karşılaştık. Aslında biz bu bitkinin değerini ekrana intikal ettikten sonra gördük. Yoksa daha önce pek üzerinde durmuyorduk. Bilemezdik bu kadar faydalı olduğunu. Onun için artık bırakamıyoruz. Geçenlerde yine bir olay yaşandı. İzmir’de babalarının 2-3 ay ömrü olduğunu söylemiş doktor. Bizim yapacağımız bir şey yok, eve götürün son günlerini evinde geçirsin demiş. Onlarda bizim bitkiyi duymuşlar ve babalarına içirmeye başlamışlar. Kullandıktan sonra iştahı açılmış, kendine gelmiş. Tam 8 ay sonra buraya geldiler. Birlikte çay içtik, sohbet ettik. Bizim bitkimizin haricinde hiçbir şey kullanmamışlar. Cenab-ı Hak ömür verecekse bir bahane eder. Burada da bitkiyi bahane etti.

OTUN DİĞER FAYDALARI:


    Geleneksel tıp kullanır Inula viscosa yaprakları:

  • yara tedavisi
  • ülser tedavisi
  • Kanama Engelleme
  • Joint ağrı banyo tedavisi  
  • Solunum yolu enfeksiyonları
  • Atlet ayağı, yürüyüş gözatar
  • Bölünmüş ve kaba cilt bakımı
  • hemoroid tedavisi
  • Bağırsak solucanları tedavi
  • Kırık kemik onarım
  • Kan basıncı ve diyabet tedavisi
  • Sırt ağrısı tedavisi
  • Sakız bozukluğu tedavisi
  • Cilt mantarları tedavisi

Inula bitki dişleri güçlendirir, onun köklerinden haşlanmış suyu solucanlar, kurutulmuş ve tahliye, öksürük karşı kullanılır, toz ezilerek o öksürük ve mide krampları ve mide gazlara karşı bir ilaç karşı kullanılır, bitki şişmiş vücut parçaları "azaltmak için kullanılır. 

Banyo; 200 gramlık Inula viscosa yaprakları su ile beş dakika boyunca kaynatılır, infüzyon, süzüldü ve sıcak yarısı dolu sulu küvete ilave edilir, 30 dakika için banyo hasta kalır, tedavi artrit tedavisi için iyidir ve eklem ağrıları ". 

"Şiş veya kanayan dişetleri tedavisi: 10 gram Inula viscosa yarım litre kaynatılır yaprak 
sarı bir infüzyon kadar 5 dakika su ulaşıldığında, infüzyon tam bir ağız birkaç kez tekrar edilmesi gerekli." 

 "Hemoroid için tedavisi için bir yapıştırma: Taze Inula viscosa yaprakları, aldı, kurutuldu ve ezilir, 
toz zeytinyağı içinde karıştırıldı ve etkilenen kısmına uygulanır."

"Bu eklem ağrısı, sırt ağrısı ve şişmiş ayaklar, İnula yaprağı için bir tedavi olarak geleneksel tıpta kullanılan açık yaralara enfeksiyonlarının tedavisi için kanıtlanmış bir ilaç olarak kabul edilir." 

Son zamanlarda yapılan araştırmalar çalışması İnula endikasyonlarını araştırır 

viscosa çayı kalp hastalığı ile günde dört kez tüketildiğinde hastalarda kalp kası güçlendirmede yardımcı oldu.

40 farklı rahatsızlığa iyi geldiği söylenir.


KANSER OTU
YAPIŞKAN ANDIZ OTU
 Inula viscosa


BU OTUN
Bilimsel Adı    :    Inulaviscosa (L.)AITON
Türkçe Adı     :    Yapışkan anduz otu
Diğer Adları    :    Yapışkan andızotu, Yaban otu, 
                          Zimbit, Zimerit
Yöresel Adları :    Akıllı sarı ot (Muğla), Boz ot 
(Muğla), Bozuntu (Muğla), Ellik otu (Muğla),
Erkek boz ot (Muğla), Eşek sarı otu (Muğla),
Kara ot (Muğla), Sümenit (Antalya), Uslu 
kara ot (Muğla), Yapışkan sarı ot (Muğla),
Zinebit (Antalya)


koyduğum şehirlerde ot mevcut, yakın olan arkadaşları yönlendirebilirim.

Umarım yardımcı olmuşumdur.

Ethem Uysal
euysal777@gmail.com


Önemli Uyarı

Bu bitki sadece alternatif tedavi amaçlıdır. Ben burda bizim bu otu kullandığımızı, bize faydalı oldunu detaylı bir şekilde paylaştım, sizin hastanızda negibi bir etki yapacağını bilemem.

3 yorum:

  1. allah sifa versin isteyene mahallemde var alip yollayabilirim 5312554558

    YanıtlaSil
  2. allah sifa versin isteyene mahallemde var alip yollayabilirim 5312554558

    YanıtlaSil
  3. slm arkadas bu otun tadini merak ettim bide otun kokunumu kullaniliyo acimsar bi tadi varmi ben yurt disinda kaliyom burdada buldum otu ama yinede kesin bilgileneyim dedim tadi nasil bilen varsa bizahmet bana bildirebilirmi kommsuma alacam ottanda yanlis olmasin kanser komsum.

    YanıtlaSil